Günlük Yaşam
Bizanslılar döneminin piskoposluk merkezi, Germiyanlılar döneminin başkenti, Osmanlılar döneminin Anadolu Beylerbeyliği merkezi Kütahya tarihin her döneminde önemini koruyan bir kent olmuştur. Kervansarayları, menzil haneleri, medrese, kütüphane, imaret, kilise, cami, külliyeleri ve mevlevihanesiyle döneminin ilim irfan ve medeniyet merkezlerinden biridir. Kütahya'da esnaf teşkilatı, dünden bugüne Ahilik geleneğine bağlı birer eğitim ve kültür merkezidir. Mevleviliğin de Anadolu'daki yayılma merkezlerinden biri olan Kütahya'da tekkeler halk yayışını önemli ölçüde etkilemiştir. Kütahya insanı kanaatkar, sabırlı ve geleneklerine bağlıdır. Çevresinde Kütahyalı için "Havası sert, insanı mert yerden" denir. Kütahya'da gelenek, görenekler ahlaki değerler ve dinsel yapı güçlü bir kurum olarak toplumsal yaşayış üzerindeki belirleyiciliğini korumaktadır. Bu bazen günlük yaşamda çeşitli kısıtlamalar şeklinde, bazen de güçlü bir yardımlaşma ve dayanışma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kütahya'da çelebilik; bir mevkidir. Yiğit, aklı duygularına egemen, sözüne güvenilir, önderlik yetisi gelişkin ama mütevazılığı bırakmayan insanlara "çelebidir" denir. Hatta Kütahyalı bunu çoğu kere şehrin unvanı olarak kullanır, "Kötayamız çelebidir" der. Günlük yaşamda "Allah kerim" yetinme anlayışıyla da "ele güne karşı" sarınma yaklaşımıyla da sıkça karşılaşılabilmektedir
Halk Hekimliği
Halk hekimliği veya geleneksel tıp, ilk insanın tabiat olayları karşısında takındıkları tavırlar ve münasebet şekillerinden doğmuştur. Burada sihir veya büyünün önemli rolü olmuştur. Dini inançların ve büyünün önem kazandığı bu toplumlarda sağlık ve hastalık da, insan bedenine yabancı unsurların girmesi ve onların yaptıkları kötülüklerle izah edilirdi. İşte insanların bunlardan korunmak için düşündükleri çareler, halk tıbbının temellerini atmıştır. Dolayısıyla geleneksel toplumlarda hastalık ve sağlık hakkındaki düşünceler, halk kültürünün bir parçası olarak doğmuştur. Bu nedenle konu ile ilgili uygulamalar, öncelikle Antropoloji, Etnoloji ve Halkbilim disiplinlerini ilgilendirmekte, konunun teknik analizleri ise tıp ve eczacılık disiplinleri ile açıklanmaya ve değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Halk ilaçlarının hazırlanmasında ise çoğunlukla çevrede yetişen bitkilerden yararlanılmaktadır. "Şifalı bitkiler" denen bu tür bitkilerin ülkemizde yoğun bir kullanımı vardır.İlimizde Kullanılan halk ilaçları:
-Mesane yolarında meydana gelen arızalara:et kabartan otu (darı gibi taneleri vardır) nun taneleri kaynatıp içmek iyi gelir.
-Vücutta ağrıyan yerlere : Hardalın tanelerini ufalayıp, yapılmış ununa ekip ağrıyan yere sarılır. Sarılan yer çok yanar. Fazla dayanılmaz ama ağrıda kesilir
-Bel ağrılarına: Beline bir ip bağlayıp bıçakla üstünden hafifçe ip kesilir ve azıcık kan çıkar, böylece giderildiği zannedilir. Kesme ustura bıçağı ile yapılır
-Dalak Kesmesi: Tepsinin içine su koyarlar. Ayaklarını tepsinin içindeki suya sokarlar.
-Soğuk algınlığında dağlarda bulunan ve Bodur Mamut dedikleri otu kaynatılır ve içirilir.
-Nefes darlığı için pinar yaprakları kaynatılıp içilir.
-Kalp hastalığı için kedi kulağı dedikleri otu kaynatıp içilir.
-Kesilen yaraya, sigara, kül veya tuz basıp iyi etmeye çalışılır. Gelincik çocuk hastalığına, gelincik hayvanı kesilir ve eti yedirilir.Ocak denilen kimseler okutulur ve çizdirilir.
-Siğil Okuma; ay yeni çıktığında ay karanlığında yerden torak alınarak yere bakmazsızın aya bakılarak İhlas suresi okunurken toprak siğiller üzerine sürülür.
-Kurşun Dökme;Bu tedavi çocuğa nazar değmesinden ileri gelen çocuğun devamlı ağlaması ile yapılan usuldür. Bir tava içerisinde kurşun ısıtılır, bir başka kapta bulunan suyun içine bu kurşun dökülür. Bu arada çocuğun yüzüne bir tülbent örtülür, kurşunlu su tülbendin üzerinden sıçratılır.Artan su ile çocuk erkek ise erkek köpeğin, kız ise dişi köpeğin üzerine dökülür. Köpek silkinirse nazarın geçeceğine inanılır.
-Kupa Çekme; kupa çay bardağının bir başka adıdır. Sırtı ve bacakları sancıyana çekilir. İspirtolu pamuk sancıyan yere konur. Üzerine kupa kapatılır. Kupanın içi deri ile dolunca kupa alınır.
-Karayanık;elde, ayakta ağızda morarmalar olur, bu hastalığa karayanık denilmektedir.Ocak denilen kişiler tarafından tutulur. Şeker ve bal kaynatılarak yara üstüne bastırılır. Bu sırada ocak içinden okuyarak mor olan yerlere sürüyormuş gibi yapar. Hasta olan üç dört gü perhiz yaptırılır. Soğan ve buğdaylı yiyecekler yedirilmez.
-Kaba Kulak; kulak arkası şişerek sancı yapar. Tedavisi "miras tava" tabir edilen tavanın karasını sürmekle yapılır. Miras tava bir babanın üç kızı olursa ve baba öldüğünde miras paylaşırsa buradan hisseye düşen tavaya "miras tava" denir. Böyle tavası olan kişler kaba kulak olan çocukların kulak arkalarına tavanın karasını sürerler.
-Sülük Tutma; Dudağı yalama, mayasıl olana, dizleri sancıyana sülük tutulur. Rahatsız olan yere sülük konur. Sülük pis kanın emildiğine inanılır. Sülük tutan şişede onları saklar. Sülüğün üzerine tuz ekilerek sülük öldürülür.
Çirtme ; çocukların vücutlarında pis kan birikmesinden rahatsız olur. Çocuk hırçın olur ve vücudu dalga dalga kızarıklıklar ve morluklar olur. Bunun tedavisi de "ocak" denilen ve el vermeyle geçen kadınlar tarafından yapılır. Çocuğun vücudu genellikle kolları sırtı jiletle kanatılır.
Yapağı sarma; Çiçek hastalığına yakalanana, dizleri sancıyana ayrıca bir yerden düşenlere yapağı sarılır. Yağı yıkanmamış, hayvandan aldığı gibi kirli bir şekilde rahatsız olan yere kapatılır ve sarılır.
Çıkık;Ayağı ve eli çıkanlara kerpiç kızdırılarak çıkığın olduğu yere sarılır.İnce bulgur su ile kaynatılarak çıkığın olduğu yere bez ile sarılır.
Halk Hukuku
Hukuk düzen demektir.
İnsanların diledikleri şekilde, sınırsız, mutlak bir serbestlik ve özgürlüğe dayanan yaşama düzeninden, hukuk ile sınırlı bir düzene geçmeleri uzun bir zaman sürecinin geçmesi ile olmuştur.
İnsan ilişkileri birbirinden farklı toplumsal çevrelerde hukuksal kalıplara sokulmuştur.
Yardımlaşma ( imece), çöplerin çöp kutusunda toplanması, otobüse binmek için sıraya girilmesi vb.ortak davranışlar dahi bir hukuktur.
Halk tarzları, halk hukukunun temelini oluşturur. Halk hukuku, örf-adet hukuku veya sözlü hukuk olarak da bilinir.
Bir davranışın örf-adet hukuku olması için de üç koşul gerçekleşmelidir: Süreklilik, genel inanç, yaptırım gücü.
Toplum bireylerinin bir davranışı sürekli yinelemesi, bu davranışın doğruluğuna genel olarak inanmaları ve bunlara bağlı olarak da bu davranış biçimine uyulması yolundaki birliktelikleri yaptırımı oluşturmaktadır.
Bu yaptırım ise gücünü görünürde değil içsel olarak- iç dünyadan alır. “Kınama”,”ayıplama”,”günah” kelimeleri halk hukukunun yaptırımlarıdır.
Geçmişte ve günümüzde konuşulan önemli konulardan biri, yazılı hukuk ile halk hukuku kavramlarının birbirini nasıl etkilediğidir.
Hangisinin birbirinin kaynağı olduğu veya olmadığı, baskın olduğu veya olmadığıdır. Kısacası “dış yaptırım” ile “iç yaptırım” arasındaki ilişkilerdir. Tartışılabilir bir konudur.
Anlaşılması adına örneklersek: Dindar bir millete tatbik edildiğinde faydalı neticeler veren yemin müessesesinin, dindar olmayan bir millette bir şey ifade etmemesi … aynı şekilde Roma cemiyetinin ahlaki sağlamlığını koruduğu devirlerde memurların aşırmasına dair bir kanun olmaması ama bu çeşit suçlar ilk defa ortaya çıkınca, çalınan devlet mallarının iade edilmesinin büyük bir ceza sanılması… eskiden “söz vermek” ile gerçekleşebilen ticaretin günümüzde “çek verilerek” dahi güvenlik içinde yapılamaması gibi…
Düşünsel-sözlü hukuk olarak adlandırılan halk hukukunun yazılı hukuka bir kaynak teşkil ettiği, birbirini desteklediği görülür.
Halk hukukunun çok baskın olduğu, çağın gereklerine de artık uyum sağlamadığı, çakıştığı durumlarda halk hukuku sadece yazılı hukuk ile mücadele durumunda kalmaz.
Birey ile de mücadele halinde olur. “Siyasi hürriyet”inin mücadelesinde olan birey de bazen örf-adet karşısında çaresizleşir yada örflerin değişimine etkili olur yada değişimi başlatan kişi konumunda olur.
Geçen zaman, küreselleşen dünya, değişen yaşam tarzları, ekonomi, siyaset, kültür ve dahi değişen iklim, halk hukuku-örf adet hukukunun ve hatta yazılı hukukun değişiminin kaçınılmazlığının gerçekleridir.
Halk Baytarlığı
Geleneksel kesimde ekonomik yaşam büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Geçimini ahırdaki hayvanından sağlayan, karnını hayvan ürünleriyle doyuran kırsal kesimdeki Anadolu halkı; hayvanına evindeki insan kadar değer vermektedir.
Anadolu halkının veteriner olmadığı zamanlarda yada veterinere ulaşamadığı durumlarda yada gitmek istemediklerinde hayvanlarını hastalıklardan korumak veya hayvanlarını tedavi etmek için başvurdukları uygulama ve pratiklerin tümüne halk baytarlığı denmektedir. Bu uygulama ve pratiklere aşağıdaki şu örnekleri verebiliriz.
Kelebek Hastalığı :Demiri kızdırıp hayvanın boyun altını, şiş olan yeri yakarlar
Tavuk Hastalığı : Tavuğa yoğurt, aspirin, oponu su ile eriterek içirirler. Gazyağı ile kepek karıştırılıp tavuk yemi olarak verilir
Yemleme; hayvanın fazla yem yemesinden ileri gelir. Bacakları tutulur. Karnı şişer Hayvanı soğukta tutarak karbonatlı madenler vermek suretiyle tedavi edilir. Ayrıca soğuk su ile yıkanır ve hayvan zorla gezdirilir.
Kan Akma; Hayvanın ilk baharda taze otlar yemesinden meydana gelir. Zehirlenen hayvanın çakı ile kulağı kesilir. Buna kan alma denir. Kanın daha hızlı çok akması için kulağa bir çubukla vurulur. Daha sonra hayvanın ağzından sarımsaklı yoğurt verilir.
Yılan Sokması; Yılan sütlü hayvanları sokar, Yılanın soktuğu yer yumurta büyüklüğünde yumuşak bir şekil alır. Burası çuvaldız ile şişlenerek ovulur.
Kuzu veya Buzağı Yakma; Yavrusu ölen koyun veya inek başı dönünceye kadar kendi etrafında dolandırılır. Başı dönen hayvan bileğinden bir iple direğe bağlanır.Memesinden süt sağılarak yeni yavrunun üstüne dökülür ve bunun üzerine tuz serpilir. Bu arada yeni yavru aç bırakılır. Yavru hayvanın altına atılır. Aç olan yavru hayvan emmeğe başlar. Bütün bu işler özel kabiliyet ister. Yani her insan kuzu veya buzağı yakamaz.
Amel; Üşümüş hayvanlarda görülür. Verem başlangıcı teşkil eder. Hayvanın iç organlarını ısıtıcı nışadır, kaynak ve bu gibi maddeler ağızdan verilir.
Verem; Hayvanın akciğerlerinde hastalık olur. Soğuk algınlığından olmasından dolayı ahırda soba yakılır. Hayvan sıcak tutulur.
Şerit; Hayvanın yüreğinde kabarcıklar olur. Şerit hayvanın but ve kaburgasında bulunur. Canlı şeritler olur. Bu hastalık kesilip yüzülmeden bilinmez. Hayvan bahar mevsimine çıkarsa bu hastalıktan kurtulur.
Uyuz; Hayvanın deri kısmında görülür. Devamlı kaşınır. Büyük noktalar halinde deride kemreler hasıl olur. Yanık yağ, gres yağı, asfinik karıştırılarak yaralara sürülür.
Sarılık; Hayvanların gözü tamamen sarı bir renk alır. Hayvan sersemleşir ayakta duramayacak hal alır. Hayvan serin yerde tutularak soğuk suyla yıkanması faydalıdır. Bu hastalığın sebebi hayvanın güneş ışığında çok kalmasıdır.
Şap; Hayvanın ağzından salya akar, ağzının içi ve dudak araları tamamen yara olur. Hayvanın şaplı yerlerine ispirto, nışadır, şap gres yağı birbiriyle karıştırılarak fırça ile sürülür.
Domuz Başı; Hayvanların boğaz ve başında bir şişkinlik olur bu şişkinliğin içi pislik dolu olur. Şişkin yerler bıçakla yarılır.İspirto ile temizlenir. Şişkinlik sert ise sıcak sıcak demirle dağlanır.
Şarbon; Hayvanlar için şiddetli bir hastalıktır. Hayvanın gözleri içine çekilir. Yemeden içmeden kesilerek sersemleşir. Gözünün içinde kırmızı benekler meydana gelir.
Halk Takvimi ve Meteorolojisi
Haftanın Günleri
duşamba (Pazartesi)
dernek (Salı)
bazar (Çarşamba )
cum~aşamı - peşembe (Perşembe)
cumeyi (Cuma)
cumey~ertesi (Cumartesi)
girey (Pazar)
Karakış 45 gün, zemheri 45 gün, Kasım 45 gün, Hamsin 45 gün olarak hesaplanır. Yazın gelmesi için 180 gün hesaplanır.
Her yıl mayıs ayının 6sında HIDRELLEZ kutlanır Baharın geldiğine inanılır.
Cemrelere inanılır.Birincisi Havaya İkincisi Suya üçüncüsü toprağa düşerek ısınılacağına inanılır
Halk Ekonomisi
Halkın geçimini sağlamak için giriştiği çabaların tümüne halk ekonomisi denir. Tek başına gibi görünen halk ekonomisi halk mimarisinden, inançlara kadar tüm yaşamı etkisi altına alır, kültürel yapının doğrudan belirleyicisi olur.
Aileler ferdi olarak yaşamaya başladılar.Geniş aileler halinde yaşayanlar çok azaldı. İlimizde ekonomik olarak çok iyi ve çok kötü olarak iki kesim vardır. Bu da her tür konuşmada ikilik yaratmaktadır.